müzisyenin pipisi

 

Olay, aynı zamanda belediye meclis üyesi de olan bir kabadayının, bir namus bekçisinin, kurtlar vadisi kaçkınının ahşap bir müzisyen heykelinin mahrem yerini bezle örtmesiyle başladı. “Ama bu bir pipi değil, bu heykel” diye feryat etmeyin boşuna, “erkek adamın malı meydanda olur” diye karşı çıkarsanız şansınız daha fazla.

 

 

Sanmayın ki heykele sadece ahlaki açıdan değerlendirenler karşı çıkıyordu, asla! Konuyu sanatsal ve pedagojik açıdan değerlendiren bir grup vatandaş da görüşlerini düzenledikleri bir eylemle kamuoyuna duyurdular. Heykelin, çocuklara pipinin ne olduğunu açıklama noktasında yarattığı zorlukla birlikte herhangi bir sanatsal değeri de bulunmamaktaydı.

5

6

 

Tepkiler her geçen gün daha da büyüyor, ülke sathına yayılıyordu. Nasıl olmasın ki? Müzisyen heykelinin pipisi burada söz konusu olan, halkımız elbette hassasiyet gösterecek. 98 yaşındaki dedemiz de heykele zincir vurmak için taa Erzurum’dan kalkıp gelmişti. Neyseki daha büyük bir derdimiz yoktu, bir düşünün: taciz, tecavüz, cinayet, savaş, bomba, füze, ölüm, ölüm, daha çok ölüm ve yine ölüm gibi korkunç şeyler ve allah göstermesin ama çocuk tecavüzcülerini besleyip büyüten bir iktidar olsaydı hayatımızda biz nasıl bir gariban müzisyen heykelinin pipisiyle uğraşıp durabilirdik ki, öyle değil mi?

7

12

 

Her ne kadar belediye namus bekçisi meclisi üyesi abimiz “biz geziciler gibi yakıp yıkmayız, yaparız” dediyse de herkesin işleneceğini bildiği cinayet sonunda işlendi, heykel paramparça edildi.

 

 

Bizim İzmirimiz bu olamazdı ama buydu işte, en azından olanı olduğu haliyle görebilmek için müzisyen heykelinin heykeltraşı Amancio Gonzales Andres, heykelin saldırıya uğramış haliyle sergilenmesini istediğini söyledi. Ama restorasyon çalışmalarına da katılacaktı, nasılsa bu isteğim değerlendirilmeyecek diye düşündü demek ki.

10

 

Saldırıya uğrayan heykelin yerine bir Priapos heykeli dikilmesi için change,org’da kampanya başlatıldı.

11

 

Günler günleri kovaladı, Priapos fikri ciddiye alınmadı ve müzisyen heykeli eski yerine kısmen restore edilmiş ve yan yatmış olarak tekrar konuldu.

 

13

14

 

Heykeli onarıp yerine koyanların sanat hakkındaki görüşleri heykeli kıranlarınkinden daha az garip değildi, heykele “eğitim objesi” diyecek kadar ileri gidiliyordu. Akla Beral Madra’nın Sinop seçimleriyle ilgili yorumu geliyordu (bkz: Bienaller Halkı AKP’den Soğutur mu?).

15

 

Akla Bayram Candan’ın “Heykeller de Ölür” yazısı geliyordu.

15

Müzisyen heykelinin çilesi burada bitmedi: Kısmen restore edilmiş ve yan yatmakta olan heykel, aynı kişi tarafından tekrar saldırıya uğradı, yine kırıldı.

16

 

Bakalım müzisyen heykeli tekrar restore edilip, sonra tekrar kırılıp, tekrar restore edilip, tekrar kırılıp, tekrar restore edilip, sonra tekrar kırılacak mı? Gelişmeleri takip etmeyi sürdüreceğiz.

17

Şimdi Sevişme Vakti – Sait Faik Abasıyanık

 

 

 

 

dik dur eğilme, aksanat seninle!

Yıl 1993, Aksanat’ta Kenan Evren resim sergisi açılır. Serginin bir ismi yok ama katalog kapağı bizi pastoral bir yolculuğa davet ediyor, çünkü Evren hemen Marmaris’e dönmek istiyor:

3

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kultur-sanat/274291/Evren_in_tablolarini_kimler_aldi_.html

 

4

Ali Artun, “Diktatörün Sanatçılığı”: http://www.e-skop.com/skopbulten/diktatorun-sanatciligi/2454

 

Ardından -ve neyse ki- bir grup sanatçı Kenan Evren sergisine tepki olarak Beral Madra küratörlüğünde “Atsanat” isimli bir sergi yaptılar. Sergiye katılan sanatçılar:

5

Serginin basın bülteni: http://www.beralmadra.net/articles/basin-bultenleri/basin-bulteni-atsanat-sergi/

 

6

“Atsanat” sergisine ait bir görsel bulamadığımız için şimdilik Leyla ile Mecnun dizisinden İsmail Abi’nin bir performansıyla yetiniyoruz.

Gel zaman git zaman sanat ortamları değişti, Aksanat da değişti; “Akbank Sanat” oldu. Artık manzara resimleri değil, kavramsal çerçevesini ülkenin mühim entelektüellerinin oluşturduğu çağdaş sanat sergileri bekliyordu sanatseverleri. Arada ufak bir Teknosa kazası oldu gerçi, galerinin giriş katı bir teknoloji marketine dönüştürüldü, durum protesto edildi: http://v3.arkitera.com/sa10187-akbank-sanat-in-bir-kati-teknosa-ya-donusuyor.html 

Sonra da nasıl olduysa hemen bundan vazgeçildi ve eski sanat dolu, güzel günlerimize geri döndük.

Yıl 2013, Hasan Bülent Kahraman’ın Akbank Sanat’ın 20. yılı şerefine hazırladığı “Türkiye’de Çağdaş Sanat” kitabı piyasaya çıktı. Acaba kitapta Kenan Evren sergisiyle Atsanat sergisine de yer verilmiş miydi, bilemiyorum ama geçmişimizle yüzleşebilme konusunda çok iyi olmadığımızdan zannetmiyorum da. Eğer yüzleşilebilmiş olunsaydı gerçek bir değişimden bahsedebilirdik, olmadı. Tüm bu çağdaşlığın, kavramsallığın içinin boş olduğunu, gerçekte değişen bir şeyin olmadığını farketmemize yol açacak bir olay meydana geldi çünkü; yine bir diktatöre biat edildi.

Akbank Sanat’ın dört yıldır yürüttüğü Uluslararası Küratör Yarışması neticesinde bu yıl açılacak olan “Barış Sonrası” sergisi, açılışına çok kısa bir süre kala iptal edildi. Haberi önce küratör Katia Krupennikova, Facebook hesabından duyurdu: Kurum “Türkiye hâlâ duygusal sarsıntılar geçirmektedir ve bir yas sürecindedir. Bu nedenle sergi, konser ve performans gibi birçok etkinlik her gün iptal edilmektedir.” demişti ama daha önce planlanan etkinliklerini ve gelecek haftaya programlanan film festivalini gerçekleştirecekti. http://kulturservisi.com/p/akbank-sanat-turkiyedeki-siyasi-ortam-nedeniyle-baris-sergisini-iptal-etti

 

Ardından Akbank Sanat kamuoyuna, hiçbir şey anlaşılmayan kısa açıklamalarda bulundu: http://kulturservisi.com/p/akbank-sanat-iki-ayri-aciklamayla-baris-sergisinin-iptalini-savundu

8

Acaba sergi kapsamında göbek havalı, çalgılı çengili eğlenceler mi düzenlenecekti de içinde bulunduğumuz yas süreci nedeniyle yapılması uygun görülmemişti? Yoksa içinde bulunduğumuz savaş sürecinde barıştan söz eden herkesin bir anda terörist ilan edilivermesiyle bunun bir ilgisi olabilir miydi?

 

Akbank Sanat hızlıca bir hüküm vererek sergiyi iptal etti ama yarışmanın koordinatörü Başak Şenova, taraflı bir açıklama bekleyenleri hayal kırıklığına uğratarak gri alanda kalıyor, yapıcı olmaya önem veriyordu: http://sanatatak.com/view/Basak-Senovadan-Akbank-Baris-sergisi-iptali-uzerineGri-alanda-kalmaya-kararliyim/2577

9

Sergi iptal edildikten sonra yapıcı olup ne yapabileceğini düşündü bilemiyoruz ama açıklamasındaki şu cümle gerçekten garipti: “Akbank Sanat, ne sergi, ne küratör, ne de sanatçılar hakkında tek bir olumsuz cümle sarf etmedi ve sessizliğini korudu.” Cümledeki dilbilgisi hatası bir yana, Akbank Sanat sergi, küratör ve sanatçılar hakkında neden olumsuz bir cümle sarf etsin? Düzenlediği yarışmayı kazanmış, ön hazırlıklarını tamamladığı bir sergi hakkında hakkında “rezaletti zaten, o sanatçılar da ne kendini beğenmişti öyle!” falan mı diyecekti?

Şenova’nın yapıcı tavrı bir şey yapmaya yetmeyince yarışmadaki görevinden ayrıldığını duyurdu, çabalamıştı çabalamıştı ama tarafların tutumları bir şey yapabilmesine izin vermemişti işte, yine tarafsızlığını koruduğu bir açıklama: http://kulturservisi.com/p/basak-senova-baris-sonrasi-sergisini-sansurleyen-akbank-sanattaki-gorevinden-ayrildi

10

 

İptal edilen serginin sanatçıları ortak bir metinle sansürü kınadılar: “Barış Sonrası Sergisi’nin sansürlenmesi, şirketlerin imajlarını güçlendirmek için sergi üretimlerini finansal olarak destekledikleri, ancak politik çıkarlarına uymayan sanatçı ve işlerin ortaya çıkması durumundaysa bu sanatçı ve işlerini acımasızca yok saydıkları bir döngüyü görünür kılmaktadır.” http://sendika10.org/2016/04/baris-sonrasi-sergisini-iptal-eden-akbanka-sanatcilardan-tepki/

 

Uluslararası bir heyet konuyla ilgili Akbank Sanat’a bazı sorular yöneltti ancak ne şaşırtıcıdır ki cevap alamadı, konuyla ilgili bir metin yayınlandı ardından: http://kulturservisi.com/p/baris-sonrasi-sergisini-sansurleyen-akbanka-uluslararasi-tepki-neden-korktunuz

11

 

Ece Temelkuran’ın sergi için yazdığı metin: http://t24.com.tr/yazarlar/ece-temelkuran/baris-sonrasi-turkiyede-tekillik,14267

Fırat Arapoğlu’nun sansürle ilgili yazısı: http://haber.sol.org.tr/blog/sanat-uzerine-notlar/firat-arapoglu/akbank-sanat-sansur-ve-olmasi-gereken-150797

 

İptal kararının ardından küratör Katia Krupennikova’yla yapılan bir söyleşide, sergi iptal edilmeden önce de sergideki bir işin sansürlendiğini öğrendik: “Sergide tek bir Türk sanatçı vardı: Belit Sağ. İkimiz de Amsterdam’dan geliyorduk ve Belit Sağ en başından beri sergi sürecinin içinde yer alıyordu. Serginin İstanbul’da düzenleneceği belli olduğunda, bir Türk sanatçının olması beni oldukça sevindirmişti. İlk teklifi Ayhan Çarkın ile ilgiliydi. Başta kabul edilmiş olmasına rağmen, Akbank Sanat Çarkın’ın çok hassas bir durum teşkil edeceğini ve eseri sergilemeyeceklerini belirtti. Bu durumun ardından Belit Sağ doğrudan Akbank Sanat’a bir tepki olarak temsil ve sansür politikalarını konu alan bir eser ortaya çıkardı.” http://kulturservisi.com/p/akbank-sanatin-sansurledigi-baris-sergisinin-kuratoru-karar-korkunun-gostergesi

 

İşler giderek daha çetrefil bir hâl alıyor, bir rezaleti kaldırdığınızda altından başka bir tanesi çıkıyordu. Sansürden önce de sansürlenen işin sahibi belit sağ’ın açıklamasıyla bu matruşkaya dönen sansür süreci ve yine Akbank Sanat’ın uyguladığı sansürler hakkında hiçbir açıklama yapmayışlarıyla ilgili daha fazla bilgi sahibi olduk:  http://t24.com.tr/haber/belgeselci-belit-sag-anlatti-akbank-sanat-ayhan-carkini-konu-alan-videoyu-nasil-sansurledi,340696

 

 

Açık Radyo’da belit sağ ile yapılan söyleşi: http://acikradyo.com.tr/acik-dergi/baris-sonrasi-cevapsiz-bir-sansur-hikayesi

 

belit sağ’ın Akbank Sanat’ta gösterilmeyen video işi daha sonra DOCUMENTARIST İstanbul Belgesel Günleri kapsamında Salt Galata’da gösterildi. Videoyu sanatçının Vimeo kanalı aracılığıyla da izleyebiliyor ve Akbank Sanat’ın kendisiyle yüzleşebilme fırsatını nasıl teptiğini böylece görebiliyoruz:

 

 

90’lar cehenneminde sanatçılar Kenan Evren sergisini başka bir sergi yaparak protesto edebilmişlerdi. 2010’lar cehennemi çok daha korkunç olmalı ki, bu kez bırakın sergiyi daha küçük çaplı bir eyleme bile rastlayamıyoruz. Bir takım sanat insanları çeşitli vesilelerle Akbank Sanat binasına girip çıkmakta, oradaki etkinliklere katılmaya devam etmekte bir sakınca görmüyorlar. Bu durumda bu kurumlar böyle davranmaya, her defasında daha da baskıcı ve pervasız olmaya niye devam etmesin?

 

 

 

sanat zannettiler lâkin alelâde bir gözlük çıkmasın mı :((

47

 

Bir şeyin sanat olmasıyla olmaması arasındaki çizgi ince mi, belirsiz mi, belirgin de ortam sislerle kaplı olduğu için mi göremiyoruz, yoksa yeri sürekli değiştiğinden mi kafamız karışıyor ya da herkes kendi çizgisini başka bir yere çizip onu mu en doğru kabul ediyor? Bir müzede yere bırakılan gözlüğün sanat “zannedilmesi” haberi sosyal medyada törenlerle karşılandı.

(görsellere tıklarsanız büyüyorlar.)

 

Haberi gördüğümde ilk takıldığım şey “zannetme” sözcüğü oldu, bahsi geçen olayda müze ziyaretçilerinin durumu “zannetme”yle açıklanamazdı. Eğer sergileme alanında unutulmuş bir merdiven ya da zorunluluk nedeniyle orada bulunan bir yangın tüpünden bahsediliyor olunsaydı “zannetme” kullanılırdı ama sergileme alanına yerleştirilmiş bir nesneyle duvardaki künye ve açıklama durumu değiştiriyor, burada zannetme değil öyle olduğunu kabul etme söz konusu. Sanat kurumuyla izleyici arasındaki bir anlaşmadır bu, nasıl ki bir gözlükçüye girdiğinizde oradaki gözlüklerden herhangi birinin sanat eseri olabileceği ihtimali üzerinde durmaz, şimdi bir sanat eserini gözüme takmaya çalışıp da rezil olmayayım diye endişelenmezseniz bir sanat müzesine girdiğinizde de orada sergilenenlerin sanat olarak sunulduğunu kabul edersiniz, dahası bu onaya ihtiyacınız vardır. Onu reddetmek, “bu da sanat mı şimdi?” demek için de sanat olarak sunulmuş olması gerekir. Yani fotoğraflarda görüp alay ettiğimiz müze ziyaretçilerinin gerçekte ne düşündüklerini bilmiyoruz, bildiğimiz tek şey sergilenen şeyin bir sanat eseri olarak sunulduğunu kabul ettikleri. Kabul ettiler çünkü başka bir ihtimal düşünülemezdi.

Konuya daha soğukkanlı, analitik, sorgular ya da çağdaş sanatı savunan bir yerden yaklaşanlar da oldu:

 

Sonra Barış Acar’ın “Çağdaş Sanatın İtibarsızlaştırılması Kime Yarar?” başlıklı bir yazısı yayınlandı:

http://www.artfulliving.com.tr/sanat/cagdas-sanatin-itibarsizlastirilmasi-kime-yarar-i-6606

110

Ardından Ali Şimşek “Gözlük Gözlüktür!” yazısıyla buna cevap verdi:

http://sanatonline.net/guncel-sanat/goezluek-goezluektuer

 

Burada takıldığım şey de: Çağdaş sanatın niye tümden itibarlı ya da itibarsız olması gerektiğiydi. Çağdaş sanatın çok itibarlı bir şey olmasına da gerek yok, hoşumuza gitmeyen örnekler yüzünden koskoca bir tarihin olduğu gibi çöpe atılması kolaycılığına düşülmesine de. Tiyatroyu sevmem ya da kitap okumayı severim demek de buna benzer: Ama hangi tiyatro, ama hangi kitap?

Sanatçı Kerem Ozan Bayraktar, Ali Şimşek’in yazısına facebook üzerinden cevap verdi ve ona gelen yorumlarla tartışma sürdü: https://www.facebook.com/keremozanbayraktar/posts/10153475972975981

 

(Sonra Ali, Kerem’i engelledi gibi şeyler…)

Acaba bizim iki kafadar müzeye gözlük değil de bir gözlük resmi bıraksaydı müze ziyaretçileri onu da sanat eseri “zannetmiş” sayılır mıydı, yoksa bir gözlük imalathanesinde üretilmemiş olması söz konusu nesneyi iyi kötü bir sanat eseri yapmaya yeter miydi?

Daha önce yapılan benzer bir şaka: http://www.nolm.us/on-euroluk-ikea-tablosuna-kim-2-bucuk-milyon-euro-deger-bicer/

112

 

Bu kez müze ziyaretçileri sanat olmayan bir şeyi sanat zannettikleri için değil, ucuz olan bir şeyi değerli zannettikleri için alay konusu oldular. Müze ziyaretçisi olmak için bu tür riskleri göze almak gerekiyor, sanat zor.

Bir başka müzeye müzelik olmayan nesne bırakma hadisesi de şu şekilde yaşanmıştı:

http://tr.euronews.com/2012/01/10/polonyali-genc-sanatci-kisa-yoldan-sohret-olmak-istedi/

113

 

Burada söz konusu olansa ne müzeye bırakılan şeyin sanat olup olmaması, ne de parasal değeri ya da sanatsal önemi, sadece eylemi gerçekleştiren kişinin önemli bir sanatçı olup olmadığı. İzleyicilerdense hiç bahsedilmemiş. Oysa bakarsanız her üç olay da temelde birbiriyle aynı: Sergiyi hazırlayanlar tarafından sanat eseri olarak kabul edilip sergiye dahil edilmemiş bir nesneyi müzeden izinsiz olarak, izleyicilere müzenin sunduğu bir esermiş gibi göstermek.

Her şey bir takım kurumların falan onayından geçiyor işte sonuç olarak, konunun sanat olması, çok hisli ve derinlikli olması da bir şeyi değiştirmeye yetmiyor.

(It’s Always Sunny in Philadelphia, 11. sezon-4. bölüm: https://t.co/KRFTNM0HlI)

Ama müzelere bırakılmış gözlüklerin en şahanesi bu değilse hangisidir? Yetkililere ve sanat otoritelerine buradan sormak istiyorum.

1